Cinsel İçerikli Fotoğraf Atmak Suç Mu? – Bir Ekonomistin Gözünden
Bir ekonomist olarak bakış açımı şöyle başlatmak isterim: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla bireylerin karşılaştığı seçeneklerin sayısı arttı, fakat kaynaklarımız hâlâ sınırlı — zaman, dikkat, mahremiyet… Bu sınırlı kaynaklar içerisinde her seçim bir maliyet içeriyor. Örneğin, bir bireyin dijital platformlarda cinsel içerikli bir fotoğraf gönderme kararı, hem kendisinin hem de muhatabının mahremiyeti, güvenliği ve toplumsal algısı açısından “fırsat maliyeti” barındırıyor. Bu yazıda, bu kararı yalnızca hukuki bağlamda değil, ekonomi perspektifiyle piyasa dinamikleri, bireysel tercihler ve toplumsal refah çerçevesinden Irdeleyeceğiz.
Piyasa Dinamikleri ve İletişim Ekonomisi
Dijital iletişim ortamı bir piyasa gibidir: Bilgi akışı, paylaşım biçimleri ve talep‑arz dinamikleri sürekli işliyor. Bir birey cinsel içerikli bir fotoğraf göndermeyi düşündüğünde, aslında “ne elde edeceğim?” ve “ne kaybedebilirim?” sorularını bilinçaltında yanıtlıyor. Potansiyel fayda ‑örneğin yakınlık kurma, dikkat çekme, romantik bir tepki alma‑ ile potansiyel maliyet (mahremiyet kaybı, itibarın zedelenmesi, hukuki yaptırım riski) arasında bir karar süreci var.
Ancak bu piyasada dışsallıklar da devreye giriyor: Bir fotoğraf gönderildiğinde, yalnızca gönderici ve alıcı değil, yayınlanması halinde üçüncü taraflar, platformlar ve toplum da etkilenebilir. Örneğin izinsiz paylaşım sonucu oluşan zarar, bireysel sınırları aşarak toplumsal düzeyde “güvenli iletişim ortamı”nı zedeleyebilir. Böyle bir durumda sosyal maliyet artar. Hukuki çerçeve de bu dışsallıkları dikkate alarak şekillenmiş durumda. Örneğin, Türk Ceza Kanunu (TCK) 105 . maddede, kişiye izinsiz olarak cinsel içerikli fotoğraf gönderilmesinin “cinsel taciz” kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmektedir. [1] Ayrıca içerik rızayla bile gönderilmiş olsa üçüncü kişiyle paylaşılması durumunda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ortaya çıkar. [2]
Bireysel Kararlar: Seçim, Risk ve Bilinç
Bir birey “cinsel içerikli fotoğraf gönderme” kararını verirken, kendi ödeme gücünü değil, mahremiyetine dair “yükümlülüğü” ve potansiyel “ceza”yı da hesaba katmalı. Bu kararın ekonomik analizi şu şekilde olabilir: Gönderim fayda yaratabilir — karşı tarafla duygusal bağ kurma, karşılıklı etkileşim. Ancak riskler de sentezlenmeli: Eğer alıcı bu içeriği izinsiz şekilde başkasıyla paylaşırsa, birey hem itibar kaybı hem de hukuki yaptırım ile karşılaşabilir. Bu durumda “beklenen zarar” yani risk × olasılık olarak ölçülebilir. Örneğin, gönderinin rızasıyla başlamış olması kötüye kullanımı önlemez: mahremiyetin daha geniş bir alana yayılması hâlinde eylem suça dönüşebilir. [1] Bu bağlamda, bireysel kararlar yalnızca kısa vadeli faydaya değil, uzun vadeli yükümlülük ve risk analizine dayanmalıdır.
Ayrıca “bilgi asimetrisi” burada önemli. Gönderici, karşı tarafın ne yapacağını tam bilmez; bu durumda risk primini yüksek tutmalı. Ekonomi literatüründe olağan “bilgi sorunu” gibi, dijital mahremiyet kararlarında da belirsizlik baskındır.
Toplumsal Refah ve Normatif Boyut
Toplumsal düzeyde, herkesin güvenli ve saygılı bir iletişim ortamına sahip olması bir kamu yararına dönüşüyor. Eğer birçok kişi riskli paylaşımlar yapar ve bunlar kötüye kullanılırsa, genel “mahremiyet güvencesi” azalır. Bu da sosyal sermayeyi erozyona uğratır. Böyle bir durumda, toplumda “kendini ifade etme özgürlüğü” ile “korunma hakkı” arasında bir denge kurulması gerekir.
Hukuki düzenlemeler (örneğin, TCK 134/2 özel hayatın gizliliğini ihlali suçu) bu dengeyi sağlamaya yöneliktir. [1] Ekonomik açıdan bakıldığında, bu tür suçların yaygınlığı halinde toplumın “dijital güven” sermayesi azalır, bireylerin sosyal platformlara katılım isteği düşer ve iletişim piyasasının verimliliği zarar görür.
Önümüzdeki dönemde, iletişim teknolojilerinin daha da yaygınlaşması ile birlikte bu tür paylaşımların ekonomik ve toplumsal etkileri daha da önem kazanacaktır. Bir senaryoya göre, eğer bireyler dijital ortamlarda mahremiyet riskini sürekli algılar hale gelirlerse, paylaşım davranışları kısıtlanabilir, bu da iletişim platformlarının hacmini ve ağ etkinliğini azaltabilir. Bu düşüş, sosyal ve ekonomik bağlılığı azaltarak toplumsal refahı düşürebilir.
Geleceğe Dair Ekonomik Senaryolar
– Senaryo 1: Dijital mahremiyete ilişkin farkındalık artar, bireyler daha tedbirli paylaşım yapar. Bu, “mahremiyet rasyonelleşmesi” olarak düşünülebilir ve iletişim piyasasında kaliteli paylaşımlar boyunca güven artar. Toplumsal refah bu sayede artabilir.
– Senaryo 2: Risk algısı artar ancak koruma mekanizmaları yeterince gelişmez. Bu durumda bireyler paylaşımdan kaçınır, iletişim ve etkileşim düşer. Platformlar verimsizleşir, sosyal sermaye zarar görür.
– Senaryo 3: Teknoloji ve düzenlemeler birlikte gelişir: Kimlik doğrulama, rıza yönetimi, dijital iz bırakma kontrolü gibi mekanizmalar hayata geçer. Bu durumda hem bireyler hem toplum için optimum bir denge kurulabilir.
Sonuç olarak, “cinsel içerikli fotoğraf atmak suç mu?” sorusunun cevabı tek başına evet/hayır değil; verilerin paylaşımı, rıza, izinsiz yayılma, yaş gibi şartlarla şekillenen bir hikâye. Ekonomi perspektifiyle baktığımızda, bu kararların bireysel fayda‑maliyet analizi, piyasa dışsallıkları ve toplumsal sermaye üzerindeki etkileri önem kazanıyor. Bu çerçevede bireylere düşen, yalnızca duygusal anda karar vermek değil, uzun vadeli mahremiyet ve toplumsal güven sermayesini de hesaba katmaktır.
—
Sources:
[1]: “Sexting Suç Mu? Cinsel İçerikli Mesaj, Fotoğraf ve Video”
[2]: “Cinsel İçerikli Görüntülerin Yayılması Suçu | Ankara Avukat”